KÜLTÜR&SANAT

Gazeteci Yazar Mustafa Alyaz’ın İkinci Kitabı “Konuş Ve Kazan” Çıktı

“A’dan Z’ye Başarılı İletişim” kitabı ile yazarlık hayatına giriş yapan Gazeteci Yazar Mustafa Alyaz, ikinci kitabı “Konuş ve Kazan” ile okuyucuları ile buluşacak.

“A’dan Z’ye Başarılı İletişim” kitabı ile yazarlık hayatına giriş yapan Gazeteci Yazar Mustafa Alyaz, ikinci kitabı “Konuş ve Kazan” ile okuyucuları ile buluşacak. 9’uncusu düzenlenen Uluslararası Kahramanmaraş Kitap Fuarı’nda ilk defa okurları ile buluşacak “Konuş ve Kazan” kitabı, daha fazla öğrenci okusun diye yazıldı. Kitap Fuarı’nda satılan kitapların geliri, “Vesilesi Ol” iyilik hareketiyle yetim öğrencilerin okuması için kullanılacak. 

“Anlamak, anlatmak ve anlaşmak oranı iletişimin kalitesini gösterir” diyen Gazeteci Yazar Mustafa Alyaz, ikinci kitabının Kahramanmaraş Kitap Fuarında okurla buluşacağını söyledi. Sade bir dil kullanıldığını belirten Alyaz, “Günlük hayatta yaşadığımız sorunların yüzde 99’u anlaşılmamaktan kaynaklanıyor. Başarılı bir iletişim için dikkat edilmesi gereken teknik ve sosyal öğrenilmesi gerekenler var. Bunları ikinci kitabımızda daha sade bir dil kullanarak anlattık.” İfadelerini kullandı.

Alyaz, 29 Kasım Cuma Günü saat 18.00’da Kahramanmaraş Kitap Fuarı’nda gerçekleştireceği söyleşiye de kitapseverleri davet etti.  Kitap, Kitap Ağacı yayınlarından çıktı.

Alyaz yeni kitabı “Konuş ve Kazan” hakkında şunları söyledi:


“Hayat, çoğu zaman zorlu bir mücadele olarak karşımıza çıkar. Ne kadar çabalarsanız çabalayın, bazen sonuçlar hayal kırıklığı olabilir. İşte bu noktada durup kendime ve çevreme şu soruyu sordum: Başarı gerçekten çabanın bir ürünü mü, yoksa bizi çevreleyen sistemin izin verdiği kadar mı başarılı olabiliriz? Konuş ve Kazan adlı kitabımı yazarken, bu sorularla yüzleşmek ve insanlara kendi gerçekliklerini sorgulatmak istedim.

Bedenimiz bir makine, ama onu yöneten zihnimiz. Bu yüzden, hayat yolculuğunda ilerlemeyi kendimize hedef edinip zihnimizin bizi götürdüğü yere kadar gitmeliyiz. Ancak, bu hedefe varmak isterken, sistemin kuralları bizim zihinsel gücümüzü ve potansiyelimizi ne kadar kısıtlıyor? Çoğu zaman başarı için çabalamak yeterli değil; sistemin izin verdiği sınırları aşmak gerekiyor.

Şans denilen kavram, çoğu insan için bir tesadüf gibi görünür. Oysa ben şansa başka bir gözle bakıyorum. Şans, çalışarak elde edilen bir ödüldür. Talihin kıymetli gülüşünü hak etmek için insanın kendini adaması gerekir. Fakat bu noktada kendimize dürüst olmalıyız: Sadece çalışarak şans yaratılabilir mi? Bir eğitim hakkına, sağlıklı bir yaşam standardına ve fırsat eşitliğine erişimimiz yoksa şans denilen şey gerçekten bir gerçeklik midir?

Türkiye’nin birçok yerinde gördüğüm, duyduğum hikâyeler, çalışkan bireylerin nasıl sistemin çarkları arasında ezildiğini ortaya koyuyor. Oysaki her birey, hakkını kazanacak fırsatlara sahip olmalı.

Bu dünyada gerçekten sahip olduğumuz tek şey kendimiziz: Sesimiz, zihnimiz, hikâyemiz ve vizyonumuz. Bu yüzden, ne kadar imkânınız varsa yazın, çizin, oynayın, inşa edin ve yaşayın. Ama biliyorum ki bu da her zaman kolay değil. Kimi zaman çevresel şartlar, ekonomik sıkıntılar ya da sosyal baskılar insanı köşeye sıkıştırabiliyor. İlhamı kovalamak isteseniz bile, bunu yapacak bir nefeslik alan bulamıyorsunuz.

Oysa ilham beklemek yerine onu aramak zorundayız. İlham, oturduğumuz yerden bize gelmez. Çalışmaya, üretmeye başlamak gerekir. Ancak bunun için önce kendimize inanmalı ve toplumun dayattığı başarısızlık korkusunu aşmalıyız.

Bazı başarısızlıklar kaçınılmazdır. Sürekli ihtiyatlı davranarak yaşamak, aslında yaşamamak demektir. Başarısızlık, cesaretle atılan adımların bir sonucuysa, insanı güçlendiren bir öğretmendir. Ancak içinde bulunduğumuz sistem, bizi başarısızlıktan korkmaya iter. Bu korkunun arkasında ise bireyleri kontrol altında tutmak isteyen bir yapı yatar.

Şunu unutmamak gerekir: Yapabilirsiniz, yapmalısınız ve cesaretiniz varsa yaparsınız. Ancak, bunu yapabilmek için sadece bireysel güce değil, adil bir düzene de ihtiyacımız var.

Amatörler oturup ilhamın gelmesini beklerken, biz uyanmalı ve çalışmaya başlamalıyız. Ama çalışmaya başlamadan önce sorgulamalıyız: Bu düzen bize gerçekten eşit fırsatlar sunuyor mu? Potansiyelimizi ortaya koymamız için gereken desteği veriyor mu?

Konuş ve Kazan, sadece bireysel bir rehber değil, aynı zamanda mevcut düzeni sorgulama cesaretini aşılamak için yazıldı. Başarıya ulaşmanın yolu, önce sistemi anlamaktan geçer. Eğer bir gün bu soruları sorabilir ve cevaplarını aramaya cesaret edebilirsek, gerçek anlamda bir değişim başlatabiliriz. Şimdi düşünme ve harekete geçme zamanı. Unutmayın, değişim sorularla başlar.”