MARAŞ’IN BELEDİYE BAŞKANLARI MI? BANA SORUN ONLARI!

ŞÖYLE bir hafızalarınızı tazeleyin ve Kahramanmaraş’ın son 40 yılındaki belediye başkanlarını bir film şeridi gibi gözlerinizin önüne getirin.

İyi ya da kötü hepsinin de icraatlarını doğru bulursunuz, yanlış bulursunuz o başka mesele ama bunların hepsi de bu memleketin çocuğu ve bu memleketin çocuğunu da iyi tanıyan başkanlardı…

Allah var, bu başkanların hiç birisi de kendisini seçen vatandaşa tepeden bakmamış, onları “bir şey bilmeyen taşralı” olarak değerlendirmemiş, herkesin, abisi, kardeşi ve arkadaşı gibiydi.

Ahmet Uncu, Askeri dönem, Hacı Ali Özal, Ali Sezal, Hanefi Mahçiçek, Mustafa Poyraz ve Fatih Mehmet Erkoç…

Ahmet Uncu: Gelişen Türkiye’ye ayak uyduracak imar planlarını yapan başkan…

Askeri dönem: Fetret devrine giren Türkiye’nin durumuna ayak uyduran bir yönetim…

Hacı Ali Özal: Atak yapan Özallı yılların Türkiye’sinin modern Kahramanmaraş Belediye Başkanı…

Ali Sezal: Kahramanmaraş’ı bu yıllara kadar taşıyacak olan, kentin altyapısını tamamlayan başkan…

Hanefi Mahçiçek: Kısacık dönemine devasa hizmetler sığdıran başkan…

Mustafa Poyraz: İlk yıllarındaki duraklama devrinden sonra son üç yılında gaza basan başkan…

Fatih Mehmet Erkoç: Kahramanmaraşlı’nın hayaline bile sığmayacak devasa hizmetlere imza atıp, kente adeta çağ atlattıran başkan…

PEKİ BU MÜSTEHAK MI KAHRAMANMARAŞ’A?

ASKERİ dönem hariç, hepsi de bu kentin sokaklarında top oynayarak büyümüş, her mahallede anıları olan, kent insanının seceresini çıkartabilecek kadar insanını tanıyan, kapıları bu kentin insanlarına sonuna kadar açık olan başkanlardı.

“Uyuzpınarı nerede?” diye sorunca donup kalan, yanındakilerden “nerede?” diye yardım istercesine gözüne bakan başkanlar değildi.

Bu memlekette hiçbir belediye başkanı "gönülleri yıkmaya" gelmemişti.

Bu memleketin hiçbir belediye başkanı, Pazarcık ilçemize bağlı Evri’yi Gaziantep’e bağlı sanmamıştı.

Bu Başkanların hiç birisi kendisini ziyarete gelen dernek yöneticilerini, özel kalemine “Bir şey istemeyeceklerse buyursunlar” diye tembih etmemişlerdi.

Bu başkanların hiç birisi de kapalı kapılar ardında, kentin işadamlarına belli bir meslek grubu için hakaretvari dedikodu yapmamıştı.

Bu başkanların hiç birisi Kahramanmaraşlı olan "belediye personelinden hınç alırcasına" onları rencide etmemişti.

Bu başkanların hiç birisi, artık demode olan “enkaz devraldık” edebiyatı yapmamıştı.

Bu başkanlardan hiç birisi “her gelene bir önceki başkanın dedikodusunu yapmamıştı.”

Bu başkanlar hep eleştiriye açık oldular, “her eleştireni mahkemelere vermedilerdi.”

Bu başkanların hiç birisi “beni genel başkanım gönderdi, kimseye diyet borcum yok” demedi, vatandaşı ile içli dışlı oldu.

Velhasıl kelâm bu başkanlardan hiç birisi, “ben beş yılımı tamamlar, cv’me bu ünvanı yazdırır, gerisin geriye Ankara’ya dönerim” politikasını gütmemişti.

Peki bu müstehak mı Kahramanmaraş’a?

Müstehak müstehak…

Hem de bin kere müstehak…

Peki bu basına, bu tutum müstehak mı?

Hem de yüzbin kere müstehak…

YATACAK YERİ YOK:

HINÇ ALMAYA GELENLERİN

KAHRAMANMARAŞ’TAN adeta “hınç almak üzere gelmişcesine” icraatlar yapanların…

YATACAK YERİ ÇOK:

MEMLEKETE SAHİP ÇIKANLARIN

KAHRAMANMARAŞ’TAN hınç almaya gelenlere karşı hâlâ bu memlekete sahip çıkanların…