BAKIN şu gerçeğe belki benim jenerasyonum burun kıvırabilir: “Şu anda kentte görev yapan genç gazeteciler, gerçekten gazeteci gibi gazetecilik yapıyorlar.”
Her şeyden önce “gazetecilik teknolojisi”ne maksimum ayak uyduruyorlar.
Yaptıkları haberleri fotoğraflamakla kalmıyorlar, üstüne bir de haberin videosunu çekip okuyucuya sunuyorlar.
Ateş gibiler. Her habere heyecanla koşturuyorlar, soruyor, sorguluyor, öykü tadında haberlere imza atıyorlar.
Büyük çoğunluğunun üye olduğu Doğu Akdeniz Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, çok sevgili İbrahim Baykut’a sesleneyim:
Bu arkadaşların hepsini de sonsuz destekliyorum ama bir eksikleri var!
Abileri olarak alsınlar uyarımı…
Serdar Bursalı, Ayhan Gedik, Furkan Çam, Zekeriya Okuducu, İlker Apaydın, Mustafa Kılınç, Seval Akçöp, Sibel Atıcı, Ali Keklik, Kerem Akçakale, Ahmet Güneçıkan, Burak Vanlı, Serkan Ercüment Kuzu, Ömer Faruk Salman, Osman Tuğrul Tuğ, Zeki Demir ve Göksun'dan Dündar Kundakçı, Kenan Onaran... (Adını unuttuklarım varsa bağışlasınlar)
Hemen hepinizi takip ediyorum, yazdığınız yazıları ve yaptığınız haberleri beğenerek okuyorum ama gazeteciliği temel kuralı olan “fikr-i takip” konusuna hassasiyet göstermiyorsunuz.
Bir “ağabey” veya bir “okur” olarak alın tavsiyemi!
Bir haberi yaptıktan sonraki süreçleri de takip edin, olumlu ya da olumsuz çıkan haberiniz sonrasındaki değişiklikleri de sunun okurunuza…
National Geographic dergisinde okuduğum ve oradan alıntıladığım bir haber beni çok düşündürdü.
Derginin 1985 yılındaki bir kapağı, o herkesin hafızasında yer eden ve halen dünyanın her yerinde posterleştirilen mahzun, isimsiz Afgan kızı ile ilgilidir.
Afganistan’da yaşam göreceli olarak normale dönünce, fotoğrafçı bir göçmen kampında resmini çektiği o kızın peşine düşer. Sonunda 2002 yılında kızı bulup bu kez ismi ve çocukları ile fotoğraflarını çeker.
Böylelikle hem kendi merakını hem de okuyucuların merakını gidermiş olur.
Bunun adı gazetecilikte “fikr-i takip”tir.
ÖMERLERİ ARARKEN FİRAVUN OLMAK!
B
YATACAK YERİ ÇOK
BU ÇEVRECİLERİN
E
YATACAK YERİ YOK
BU ÇEVRECİLERİN
E