Ne mi demek istedim? İş yeri “işletme mantığı”, daha doğrusu “işletememe mantıksızlığı” demek istedim!
En küçüğünden en büyüğüne bu memlekette adam gibi müşteri karşılayan bir işletme ya yok ya da yok denecek kadar az ki daha bana denk gelmedi. Zaten memnuniyet verici bir durumla karşılaştığımda asla üşenmem ve bunu hem işletme çalışanları hem de çevrem ile paylaşarak geri dönüşüm sağlarım. Takdir edilen her şey, insana şevk verir, yorgunluğunu alır, mutlu kılar alışverişi...
Marketten pastaneye, lokantadan dişçiye nereye gitsem kendimi tek kullanımlık ‘naylon bir bardak’ gibi hissediyorum. Neredeyse “işine gelirse kardeşim, alıyorsan bizde böyle” demeye getiriyorlar. Bu durumdan rahatsızlığımı bildirecek bir yetkili bulmak zaten imkansız! “Kim buranın müdürü” diye tuttursam beni salak yerine koyarak, “buyurun bana söyleyin” diyen, herhangi bir elamanı sürüyorlar önüme! Yürü kardeşim sana söyleyince değişen hiç bir şey olmayacağını bilmiyor muyum ben? Artan sinir kat sayım olacak sadece.
Maraşlı müşteri güler yüz, tatlı dil ve önemsenme hissini hak etmiyor mu yani? Bu coğrafyada böyle mi oluyor? Hangi şehre gitsem hayran oluyorum müşteriye verilen değere. Müşteri bir yeri eleştiriyorsa bu o işletmenin yararınadır, yoksa benim ne umurumda olur, gider başka yerden alırım aynı hizmeti siz de kaybettiğiniz müşteriye yanarsınız.
Markette kasaya geliyorum, istisnasız her markette beş kasa varsa ikisi, üç kasa varsa yalnız biri açık. Müşteri kuyrukta bekliyor adamların umurundan hariç. Biri barkot okurken diğeri güya poşetleme yapıyor ama seni görmüyorlar bile, aralarında konuşuyor, dedikodu yapıyor, hatta yüksek sesle tartışıyorlar. Öbür kasalar neden kapalı diye soran bir tek ben miyim yahu? Ama klasik cevap hazır “yemek iznindeler” külliyen yalan! Hem eleman az(az masraf olsun diye) hem olan elemanlar aralarında anlaşıp, telefon geyiği yapmak ya da sigara içmek için yok oluyorlar dönüşümlü olarak. Kimi kime şikayet edeyim yetkili yok ki...
Tekerek yolu A..an….y Market daha bir kaç gün önce açılmıştı, elemanların uzaktan hepsi pırıl pırıl bir örnek giyinmiş ama heyhat yaklaşmak ne mümkün? Zehir gibi ter kokuyorlar! Yav giysi verme! Deodorant ver, sabun ver! Günlük duş alın arkadaşlar de! Biz bir takımız de! Eleman kendini oraya ait hissetsin işçi gibi hissetmesin. Kasadaki kadın elemana fısıldayarak “erkekler leş gibi ter kokuyor, yanından bile geçilmiyor” diyorum. “Açılış için çok yoğun çalıştık ya ondandır” diyor. Yine yetkili bir müdür bulamıyorum, hala çok gerekmedikçe gitmem A..an….y Markete…
Gel oradan Tekerek K..tp..k’a basbas bağırarak ve aynı şeyi tekrar ederek marketin reklamını yapıyor ve beynimizi sulandırıyorlar. Üst kattaki züccaciye bölümüne çıkmak, hele de inmek için bir tutamak yapın diyorum ama sadece diyorum aylar oldu hala yapan yok.
Yine Tekerek yolunda alternatif bir pastaneye gir, pişman ol. Müzik basbas bağırıyor, kendi konuştuğumu duymuyorum, sanki düğündeyim. Servis istiyorum gelmek bilmiyor. Onca çalışan sanki dışarda sağdaki kör noktada toplanmak için var. Bir işletme politikaları olmadığı aşikar, çatal kaşık bile bazen elde bazen paketlenmiş olarak geliyor. Öğlen saati gidiyorum çalışanların üç beş tanesi kıvırmış paçaları dize kadar, kıllı bacaklar meydanda güya dışarıları yıkıyorlar, aslında yıkamışlıktan geliyorlar, suyla oynuyorlar, zira masalar ve sandalyeler toz içinde. Islanmadan içeri girmek için seke seke yürüyoruz. Bizim bildiğimiz temizlik sabah erkenden yapılır. Hele ki kasadaki hanım çalışan bir kendini beğenmiş, bir asık surat. Yav paramızla alışveriş yapacağız, dilenmeye gelmedik, havan kime?
Demem o ki; İşletme sahibi sevgili hemşerilerim, bir marka olmak ve devamlılık sağlayabilmek zor zenaat. Yatırımlarınıza değer katmak için ve marka şehir olabilmemiz için müşteri memnuniyetine önem verin, iki eleman yerine bir müdür alın. Muhatap alındığımızı, önemsendiğimizi görelim. Biz kazandıralım, siz kazanın.
Bir dahaki yazım “Sağlığımızla Oynayanlar”