O zamanlar facebook yoktu buralar hep tarlaydı…
Haggaten de öyleydi.
“Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?” sorusu meşhurdur bizim Bertiz de.
Aslında son yıllarda Maraş'ı, Bertiz'i daha "Bilinir" bir hale getiren Cevizin hikayesinin başladığı yerdeyiz.
Üniversiteler yokken, halk bilginin kaynağını tespit etmiş. Hemen hemen ikisi de denk düşmüş, "Çok gezen mi , çok okuyan mı?”
İşte Bertiz'in ortasında sınırları bile pek ayrılamayan iki köy; Ağabeyli / Kemallı. Ve ahalinin gözüne çarpan bir dostluk / kankalık.
Kalaycı İbrahim ve Eğitmen Cerdo Apış.
İki çok yakın arkadaş.
Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen.
KALAYCI İBRAHİM
Biri mesleği gereği diyar diyar geziyor.(Kalaycı) İbrahim Köşker, bilginin gezerek öğrenilebileceği tezi, halkın nazarında onun bilgeliği ve zanaatıyla vücut bulmuş.
Yükleyip binek hayvanına kalay takımlarını, köy köy, il il haftalarca, bazen aylarca ekmek peşinde.
Tabi bulunduğu topluma, diyardan gördüğü yenilikleri, güzellikleri anlatıp uygulanabilecek olanları yöresine getiriyor.
Ve en büyük eseri, bir seyahatinde getirip aşıladığı ceviz türü: Kalaycı Cevizi veya Kalaycı Aşısı…
ABDULLAH ARDIÇ
Diğer yoldaş ise; eğitmen Abdullah Ardıç…
Yani genç cumhuriyetin öğretmeni.
Derme çatma köy damı “mektep” yapılıp yüzlerce insana okuma / yazma öğretiyor.
Halkın nazarında "çok okuyan" taifesinin temsili.
Kankası Kalaycı ile iki ceviz ağacı da Kemallı’da aşılıyorlar. (Kemallı’daki iki ceviz ağacı yaşlanmış olmasına rağmen hala kurumamış, tespiti mümkün)
Kemallı’da ceviz tarımı ve ekonomik değeri erken keşfedilip, aşı ceviz üretimi hızla yaygınlaşıyor. Ve aşı fidana rağbet artınca Goz gurklarında (Kapama fidan üretim bahçesi) binlerce fidan üretilip, başta Bertiz köyleri ve Çağlayancerit olmak üzere, yakından uzağa önce Maraş ta, sonra civar illerde yok satıyor.
Köyde aşı yapmayı öğrenen ustalar, yine yakın illere kadar tatmin edici ücretlerle çöğürleri (göze / ışgın / aşı gözleri bulunan sürgünler) ıslayıp binlerce cevizi aşılıyorlar.
Bu sebeple halk arasında bilinirliği genelde Kemallı gozu / Kemallı aşısı olarak dilleniyor.
Ve sonra.
Facebook icad oluyor.
Üniversiteden akademisyenler sanki yeni keşfedilmiş gibi, “maraş 18” diye tescilliyorlar.
Bir firma "fidan satma yetkisini" (ilgili ceviz çeşidi) uzun yıllar kiralıyor.
ÜNİVERSİTE ETİK DAVRANMALIDIR!
Ve bana kalırsa…
Halka malolmuş, yeri yurdu ayan beyan ortada olan bu cevizin isminin de, tescilinin de okunduğu gibi yazılıp, yazıldığı gibi okunması lazım.
Yani halkın bildiği / telaffuz ettiği isim veya isimlerle tescillenmesi, markalaşmasının önünün açılması lazım…
Yoksa…
Üniversitenin yaptığı, "etik" olmaz.
"vicdani" olmaz.
"insani" olmaz.
Taş çalarak "okey vuracaksak" bırak eksik kalsın.
"Yiğidi öldür hakkını yeme" denir ya.
Yiğitlerimizin, emekçilerimizin çoğunu ecel aldı, yer gizledi…
Keşke haklarını teslim edebilsek!
"Halk biliminin profesörlerine" saygıyla…
Minnetle…
Ruhları şâd, mekanları cennet olsun 👋…