Dostlar, alışverişte mi görsün?
Malum, seçimlere az kaldı. Bu sebeple iktidar partisi, seçim çalışmalarına start vermiş. Pazartesi, basın mensuplarına Mado'da kahvaltı ile başlayıp olayı allayıp pullamışlar ilkin.
Orada olmadığımızdan neler konuşuldu bilmiyoruz tabii, ama basına yansıyan fotoğraflardan başlarsak; yahu memlekette siyasetten anlayan ya da azıcık kafası basan, kadın gazeteci hiç mi yok diyoruz. Onu geç, tek hanım adayın yanında ona destek olacak, bırak desteği, görüntü alacak hiç hatun yok muydu?
Benimki de laf mı şimdi?!
Güzide şehrimizin zengin ve ünlü ve hattâ; çok Sufi beyleri eşlerini orada görmek istemezler. Aman dilleri uzamasın. Verirler parayı, alırlar cipi arabayı, sesi çıkmaz eşlerin. Vardır istisnalar elbet ama, moda- dekorasyon, kimin gelini daha güzel ve de düğünde ne takılmış modunda bir kadın kitlesi oluşmuş durumda.
Yalnız bu kadın kitlesi aynı zamanda sizin soyunuzun devamı. Çocuklarınızı yetiştiriyorlar, aman dikkat diyeyim size! Kızlarınızın da, oğullarınızın da, ileride birer erkek ve kadın olmadan önce birey olmaları, kendi ayakları üzerinde durdukları, hatunlarınızın güzelliği ve nasıl misafir ağırladıklarından değil, evlatlarınıza attıkları temellerden gelir.
Neyse geçtik bu konuyu, ertesi gün, yani salı itibariyle, adayların seçim programları geçti elimize. Yalnız bu program seçim değil, resmen gezi programı. "Dostlar alışverişte görsün" göz boyaması gibi geldi bize. Programın çoğunluğunu namaz yer ve vakitleri ile yemek oluşturuyor. Namaza gidecekseniz de paylaşmayın bari de, muhalefet sizi topa tutmasın, “dini siyasete alet ediyorlar” diye. Onların sıcak ekmeğine tereyağı sürmektir bu.
Hadi aç aday, çalışmaz, anladık da tüm adaylar kendi kümesinde ötsün gibi de bir durum var ortada. Avukat olan; baroda, adliyede, doktor olan; toplum sağlığı merkezinde, hastanede, din adamı; müftülükte, hanım aday; kabul gününde, belediye reisi; muhtarlarla yemede içmede, laflamda…
Millet Nerede?
Vekil Nerede?
İKTİDAR, ÖNCE KENDİ İÇİNDEKİ "PARALELCİLERİ" AYIKLASIN!
İktidarın kalesi güzide şehrimizin, kodamanlarına ve kurt siyasetçilerine de var elbet diyeceğimiz. Nasıl fakültede proflar çanta taşımak, sınav sonucu değerlendirmek, hatta ev faturalarını bankaya yatırmak gibi angaryalara asistanlarını koşturuyorsa, bu kodamanlarımızda, zamanında joker ettikleri adamları, bugün "As" diye sürdüler sahaya.
İktidar, önce kendi içindeki "paralelcileri" ayıklasın, "adam" olanı gözünden tanısın, sonra oy istemeye yüzü olsun.
AK Partiliyim diyen herkesin inandığı, güvendiği önce Erdoğan'ın, şimdi Davutoğlu'nun, her daim yakınında olan, Mahir Ünal'ı bile hazmedemiyorsunuz ki siz daha!
Sen "sen" isen, ben de "benim" egosundan kurtulun artık.
Partide olup, bunları ve birçok noksanlığı kendi ağzımdan söylemek isterdim ama bunun ancak bir hayal olduğunu biliyorum. Orada söz söyleyen değil, söz dinleyen sallabaşlara yer var, bize yok.. Zaten zengin veya ünlü değilim, erkek de değilim hem.
İğneyi kendimize, çuvaldızı da ele batırmak gerek.
Sanki çok dolu bir program gibi paylaştığınız şeyler muhalefetten ne tepki alır bilinmez lâkin 8. sıradaki adaya, program bile yapılmamış! Kazanacağına olan inanç yok demek ki? Bari gönderin bir camiye de vaaz dinlesin!
Erkek egemen şehrimize kurban verdiğimizi sandığım bir milletvekilimizden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Kendisini yakından tanıma fırsatım olmadı sadece yazılı ve görsel basından takip ettiğim ve bir kez de ev toplantısında dinlediğim kadarıyla, sevgili Sevde Beyazıt Kaçar gibilere yok muydu yer bu partide? Onun gibi beklentisiz çalışanı zor bulursunuz artık!
Dememiz o ki, önce kendinize inanın, yoksa size kim inanır?