KRİZ dönemlerindeki milletvekili seçimlerinde seçmen açısından en önemli etken “Bizi krizden hangi lider ya da hangi siyasi kadro çıkarır?” sorusudur!
Hafızalarınızı bir yoklayın!
O ünlü 1988 krizinde Turgut Özal’ın ANAP’ı iktidardaydı; 1989 seçimlerinde Süleyman Demirel komutasındaki Doğru Yol Partisi “Kurtar bizi Baba” sloganıyla Özal’ın kurduğu ANAP’ı yerle yeksan etmişti...
Sonrasında 2001 krizini hatırlayın; iktidarda yaşlı Başbakan Ecevit ve çekişmeli bir koalisyon... Hiçbiri “vatandaşı kurtarma” umudu yaratamadı, 2002 seçimlerinde hepsi silindi, “yeni umut” olarak “Bu şarkı burada bitmeyecek” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Partisi iktidara geldi.
Aslında iktidarların gidiş gelişi Dünyada da böyledir!
Ekonomik krizle gelen iktidarlar hep ekonomik krizle tekrar iktidardan gitmişler…
Dünya tarihine baktığımızda 1929 yılının ekonomik krizi Amerika’dan Avrupa’ya merkez soldan yeni yüzleri, yeni politikaları iktidara getirmişti. Keza Almanya’da da Nazileri...
İşte Türkiye’de son yapılan genel seçimlerde vatandaş, “Bizi kim daha iyi yaşatır?” sorusunun cevabını muhalefette bulamadı, Ak Parti’yi 3. kez hem de yüzde 50 gibi büyük bir çoğunlukla iktidara getirdi.
Türk seçmenindeki değişimi getiren asıl etken şudur: Ak Parti, merkezin değil, taşranın partisi oldu. Sırtını “Anadolu Kaplanları”na, yani “çevredeki yeni burjuvaziye” dayadı.
8 yıllık iktidarın sonunda “yüzde 50’yi getiren ana motivasyon”, Anadolu’da yapılan duble yollar, sağlık alanındaki yatırımlar ve konut hamlesidir.
Diyebilirsiniz ki: “Bunları genelleme yapmışsın. Bir de Kahramanmaraş’a bak! Verdiğiniz o büyük değişim ve dönüşüm Kahramanmaraş’ta yaşanmadı ama…”
Dostlar bu işin aması maması yok!
Kahramanmaraşlı seçmende bağırıp çağırıyor, eleştiriyor ama yine de muhalefete ülkeyi teslim etme güvenini bulamayıp gidip lambanın altına mührü vuruyor.
Kahramanmaraşlı Arslan’ın sosyal sorumluluğu
GEÇTİĞİMİZ günlerde İstanbul’da Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin bir etkinliğine katıldık.
Ekonomi yazar ve muhabirlerinin hemen tamamı bu etkinlikteydi ve bizde birçok arkadaşla sohbet etme imkânı bulduk, zira saat 21.30’da biten etkinlikteki sohbeti, biz grup olarak gittiğimiz Baltalimanı Polisevi’nde de devam ettirdik.
Bir arkadaşımız, Kahramanmaraş’ta holding düzeyinde şirket olup olmadığını sorunca KİPAŞ Holding’i ve bildiğimiz kadarıyla bu şirketin yatırımlarını anlattık.
Aynı zamanda bir ‘yatırım uzmanı’ olan ekonomici arkadaş, önündeki peçeteye tek tek yatırımları yazdı ve çok pratik şekilde bir döküm çıkarttı.
Özet şu: Eğer KİPAŞ Holding bu yatırımları Kahramanmaraş’a değil de ekonominin başkenti İstanbul ya da bu civara yapsaydı yüzde 30 gibi bir rakamla daha büyük ve kârlı olabilecekti.
Bu durumu elbette KİPAŞ’ın patronajı ve profesyonel yöneticileri de iyi biliyordur ama sanırız biraz da memleketine karşı “sosyal sorumluluk” duygusuyla hareket eden bir rota takip ediyorlar.
Sokaktaki vatandaş elbette bunun farkında değil ama 6 bin kişiye istihdam sağlayan bu holding, Kahramanmaraş’a çok şeyler katıyor.
Kim ne derse desin holding logosundaki arslan figürünü sonuna kadar hak eden bu şirketi, bu memleketin bir çocuğu olarak yürekten alkışlıyorum.