GEÇEN hafta İstanbul’da, Kahramanmaraşlı hemşehrilerimizden oluşan bir grupla akşam sohbeti yapıyoruz.

Seçimle yatıp, seçimle kalkan bir Türkiye’de mâlum konuda siyaset olur.

Konu döndü dolaştı, “Kahramanmaraş’ın kurucu büyükşehir belediye başkanı Fatih Mehmet Erkoç’un siyasi hayatı sona mı erdi…” faslına geldi.

Herkes farklı bir görüş belirtti ama içi doldurulamayan fikirlerle, günlük siyasete bakan dostların genel görüşü “bitti” şeklinde oldu.

Bu sohbetin bir gün sonrasında, geçmişte Türk siyasi hayatında çok çok önemli görevlerde bulunmuş bir eski siyaset ve devlet adamı abimizi ziyarete gittim.

Akşamki sohbeti anlattım, “genel görüş bu” diye…

Önce şu üç şeyi söyledi.

- Ak Parti genel merkez yöneticilerinde yaş ortalaması 55 – 60 gibi…

- Milletvekillerinde 45 – 50 üzeri…

- Önemli görevlere getirilenlerin yaş ortalaması 60 ve üzeri…

Bu istatistikleri verdi ve kahvesinden bir yudum aldıktan sonra devam etti:

“Erkoç, ilçe başkanlığı yapmış, il başkanlığı yapmış, ardından da hem de çok başarılı şekilde büyükşehir belediye başkanlığı yapmış ve bütün bu deneyim ve geçmişine rağmen henüz hâlâ 40’lı yaşların başında…”

Bunları söyledi ve sanki devamını sen getir dercesine yüzüme baktı.

“Ben bu söylemlerinizden ne çıkartmalıyım değerli büyüğüm?” deyip, sözü tekrar kendisine sundum.

“Siyaset, duygusallık kaldırmaz…” dedi ve devam etti: “Şu anda Ak Parti’nin ve dolayısıyla Tayyip Beyin en ihtiyaç duyduğu profil, Erkoç profilidir. Parti yönetiminin her kademesinde bulunmuş, başarılı bir belediye başkanlığı yapmış, hiç zigzag yapmamış ve yaşı çok genç… Eğer bir hata yapmaz ve bu istikrarlı çizgisini korumaya devam ederse, hiç beklemediği bir anda kendisini Ankara yani genel merkez siyasetinin içinde bulur…”

Yani bir tarafta sadece “Siyasi hayatı bitti” deyip içini dolduramayanlar, diğer tarafta da “Neden siyasi hayatı bitmedi” diye içi doldurulmuş görüş…

Tecrübeyle gençliği başarıyla harmanlamak şart…

Çünkü biyolojik gerçek, siyasî gerçeği doğrudan etkiliyor...

Deneyimi dinleyin derim…

SİZİN BEYGİR NALLARI DİKTİ!

NİHAYET seçim bitti, herkes şapkasını önüne koydu.

Görüldü ki, tavandaki Ak Parti – MHP ittifakı tabanda yok…

Sonuçlar yok şu nedenle böyle olmuş, yok bu nedenle böyle olmuş, bunların hepsini geçerim, ben heybeye ne girmiş ona bakarım.

Bahaneleri bırakıp, yaranı tedavi edeceksin.

CHP’li Muharrem İnce’nin viral olan sözü gibi: “Adam kazandı kardeşim…”

Seçim sonuçlarına bahane bulanları görünce aklıma, merhum Necmettin Erbakan’dan bir anı geldi.

1994'te Refah Partisi'nin adayı Yalçın Demir, Nevşehir Belediye Başkanlığı seçimini yüzde 32 oyla kazanır.

Doğru Yol Partisi’nin meşhur Nevşehir Milletvekili Esat Kıratlıoğlu, bazı oy pusulalarında DYP'nin amblemindeki atın sola baktığı gerekçesiyle seçim kuruluna itiraz eder ve seçimler YSK tarafından iptal edilir.

Yenilenen seçimde SHP adayı da DYP adayı Taner Erdoğan lehine çekilmesine rağmen Refah Partisi, oylarını daha da artırarak yüzde 45 oyla seçimi yine kazanır.

Yani önceki seçimde yüzde 32 alan Refah adayı, yenilenen seçimde yüzde 45’le oturur koltuğa…

Bunun üzerine Erbakan Hoca şu meşhur sözünü söyler:

“Geç bunları Esat geç… Yok beygir sağa bakmış, yok beygir sola bakmış, işte buyurun, sizin beygir nalları dikti, sen ona bak…”

YATACAK YERİ YOK:

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN

LAFA gelince mangalda kül bırakmayan, icraata gelince laftan başka bir şey üretmeyen, asli görevleri olan kentin eğitim seviyesini yükseltmek olması gerekirken okul adı değiştirme, iktidara yaranma, tarikatçı yazarların kitap tavsiyesinde bulunma politikası güden Kahramanmaraş İl Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin…

YATACAK YERİ ÇOK:

KAHRAMANMARAŞ ZABITASI’NIN

ÜLKE ekonomisine yük olmakla kalmayıp, kentte yaşayanların huzurunu kaçıran, azıcık dokunana Ali kıran baş kesen olan, kanun, kural, nizam tanımadan ve hatta vergi bile vermeden esnaflık yapan Suriyelilere karşı özverili bir şekilde mücadele eden başta Ökkeş Demirdöğen olmak üzere bütün Zabıta Teşkilatının…