Aslında bu yazıyı çok önce yazmalıydık.

Ama yoğunluktan ‘dikkat etmemiş’, bir nevi ‘es’ geçmişiz.

Belki de ‘günün yoğunluğu’, bu konuya ‘yoğunlaşmamızı’ engelledi.

**

Nedir konu?

Bundan 15 gün kadar önce, bir dostumuz “Ede, Süleyman Abi’n de Mustafa’ya çatmış” demişti.

Ben de “Çatabilir, yasak mı var?” demiştim.

Demiştim de, “Mustafa” denince de, ilk aklıma gelen siyaset olduğundan sayın Belediye Başkanımız Mustafa Poyraz olmuştu.

“Olsa olsa Mustafa Poyraz eleştirilmiştir” demiştim, kendi kendime..

Konunun da üstüne durmamıştım, inanın.

Ta ki, cumartesi gününe kadar.

O gün, Yeni Şafak Temsilcisi Erdal Kır’ın bürosundaydım.

Haftalık yayınlanan Okyanus’tan Ramazan Aydın da ordaydı.

Okyanus’un son sayısını incelerken dikkatimi çeken bir yazı oldu:

“Süleyman Canbolat’tan Bilgetekin’e sert eleştiri” başlıklı yazıyı okuyunca, “Mustafa”nın, Başkan Poyraz olmadığını fark ettim.

“Mustafa”, bizim Mustafa Aykır’mış meğer. Aksu TV’nin, Cesur Radyo’nun sempatik, sporsever sunucusu, yapımcısı.

Mustafa ile hem Aksu TV’de, hem de Cesur Radyo’da bir çok programa katıldım, ama bir gün böyle bir durum alacağını hiç düşünmedim.

**

Mustafa Aykır kardeşim, Aksu TV’de konuk ettiği Ufuk Bilgetekin’in programda söylediği iddia edilen “Biz Maraşspor’u, Maraşlıların namusunu kurtarmak için sahiplendik...” sözlerine sessiz kalması karşısında Süleyman Canbolat ağabeyimizin tepkisine maruz kalmış.

Ufuk Bilgetekin ki Fatura Vizyon Genel Müdürlüğünü yapıyor, bildiğimiz kadarı ile.

Kahramanmaraşspor’un bu gruba devredilmesi ile oluşturulan “Kahramanmaraş Sportif Yatırımlar Anonim Şirketi” genel müdürlüğünü yürütüyor, yine bildiğimiz kadarı ile.

Tanışmadık.

Karşılaşmadık.

Yolda bile görsek, birbirimize tanımayız.

Sadece birkaç kez ismini duydum, Ufuk Bilgetekin’in.

Yani, ona karşı bir önyargımız yok, olamaz da.

Ama şu bir gerçek ki; bugüne kadar bu söz yalanlanmadığına göre boyundan büyük bir laf etmiş.

**

Hani batılıların bir atasözü aklıma geldi:

“Biz sözcüklerin efendisiyiz, ancak sözcükler ağzımızdan çıktığında kölesi oluruz”

Ufuk Bilgetekin neyi kastetti, ne anlatmak istedi bilemiyoruz.

Ama bir gerçek var ki; Kahramanmaraşlı namusunu nasıl kurtaracağını tarihe Sütçü İmam vasıtası ile not düşmüştür.

Söylendiği iddia edilen “Biz Maraşspor’u, Maraşlıların namusunu kurtarmak için sahiplendik...” sözü hoş olmayan, altında çeşitli manalar yatıran sözlerdir.

Şunları tartışalım, gelin:

Kahramanmaraşlılar namussuz mu?

Kahramanmaraşlıların namusu bir meşin yuvarlakla mı kurtulacak?

Kahramanmaraşspor en üst lige çıktığında, Kahramanmaraşlılar namuslu oluyor da, en alt lige düşünce namussuz mu oluyor?

Kahramanmaraşspor ile namus arasında nasıl bir bağ vardır?

Namus, bir yerlerde sürünen, bir göklere çıkan bir kavram mıdır?

**

İşgal yılları. Bu kenti de, Fransızlar işgal etmişler. Bu işgal ile birlikte yerli işbirlikçileri Ermeniler de azıtmış. Günlerden bir gün, Uzunoluk Hamamından çıkan iki Müslüman-Türk kadınına, oradan geçmekte olan Fransız Devriyeleri ‘Burası artık bizimdir, bizim ülkemizde başörtüsü-peçe ile gezilmez’ diyerek el uzatınca, kadınlar çığlığı basar. İlk yardıma gelen, yandaki kahvede oturan Çakmakçı Sait’tir. Fransızlar, genç Sait’i oracıkta vurarak şehit edince, olayı Sütçü dükkanında izleyen İmam hareketlenir. ‘Bre hey dinsizler. Türk kadını kutsal bir varlıktır, hiçbir yabancı el ona uzanamaz’ diyerek, tetiğe basar ve bir nevi Maraş’ı kahraman yapan olayın fitilini ateşler.

**

Tarihte ‘Uzunoluk Olayı’ diye geçen bu olay, namusun nasıl kurtarılacağını net bir şekilde göstermektedir.

Öyle damdan düşer gibi namus kurtarılmaz.

Ben bu sözlerinden dolayı Ufuk Bilgetekin’i kınamak istiyorum ama kınamıyorum. Benim asıl kınadığım kişiler, bu sözün söylenmesi için ortamın hazırlayıcılarıdır.

Anlayan anlar.

Anlamayan da, anlamak için çaba göstersin.

Ancak hem Ufuk Bilgetekin’in, hem de Mustafa Aykır’ın bu kentte yaşayan insanlara bir özür borcu vardır.

Öderlerse tabi.