BİZİ bütüncülden ayıran güç Çete Bayramıdır.
Kahramanmaraşlı köylüsüyle kentlisiyle, kendi tabirimizle “Çete Bayramı”mıza ayrı bir göz, ayrı ayrı bir duygu, ayrı bir heyecanla bakarız.
Yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, kızıyla, köylüsüyle, kentlisiyle bir başka sahipleniriz Çete Bayramını biz.
Bu günü bayrama çeviren, bu günü anlamlandıran bu şehrin insanı yani kendisi olduğundandır belki de.
Kurtuluş savaşı yıllarından verdiği mücadeleyle “Kahramanlık” payesini alan büyüklerimiz, gelecek nesillere maddiyattan daha değerli bir miras olarak bu günü bırakmıştır.
Çete bayramı yıllar geçtikçe körelmemiş hep bir heyecanla beklenmiş ve kutlanmıştır. Zaman içinde Çete bayramı öyle bir hal almıştır ki, bu şehrin çimentosu, birleştirici gücü, ortak hissiyatı olmuştur.
Çete Bayramı yaklaşınca köylerden akın akın insanlar gelir hanlar oteller dolar taşarmış.
Bayram yeri gerçekten bayram yeri olurmuş.
Bunu insanlar devletin, merkezi otoritenin ya da yerel yönetimlerin zoruyla değil, gönülden gelen duygularla, heyecanla, aşkla bu temaşaya katılırmış.
Bunun bir kısmına bizde yetiştik elbette.
Değişen hayat şartları, zaman ve ihtiyaçlara rağmen bu seneye kadar da Çete bayramı bir şekil de aynı duygularla kutlanarak geldi.
Hele geçen sene Trabzon caddesi, Kıbrıs Meydanı yapılan etkinliklerle gerçek bir panayır yeri havasını yaşatmıştı. Yani demem o ki; Çete bayramı bu şehri başkalaştıran, diğerlerinden ayıran bütüncülden farklılaştıran bireysel olarak elimizde olan “Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyamız” şehrimiz için omurga halini almıştır.
MARAŞLI’NIN HEYECANI SÖNDÜRÜLDÜ!
BU sene ki yapılan etkinlikler, “eller işte görsün” mantığıyla yapılmış zorlama faaliyetler olarak kalmış, halkı heyecanlandırmamıştır.
Cumhurbaşkanlığımızın himayelerinde 100. yılını kutladığımız bu bayrama bir de “10 milyon lira ödenek” geldiğini söylemeleri de başka bir hayret verici noktadır.
Eğer bu doğruysa Nasreddin Hoca fıkrasına vurgu yapmadan geçmeyeceğim.
"Hani demiş ya; kedi burdaysa ciğer nerde, ciğer burdaysa kedi nerde?"
Çete bayramının bu şehrin insanı için ne ifade ettiğini bizden bir anekdotla anlatmaya çalışalım.
BAŞKA BİR HEDEFE DOĞRU MU GİDİYORUZ?
BENİM babam hısımdan akrabadan, eş dosttan feragat etmiş ömrü çalışmakla geçmiş bir insandır.
Trabzon Caddesi yeni teşkil edilirken, yani yüksek yapılar yapılırken bayram yine o cadde de kutlanırmış.
"Eski Maraş" fotoğraflarında da bu görüntülere sıkça rastlarız.
Babam o zamanlar orada yapılan yüksek yapılardan birinden bir daire almaya gider. Fiyatta anlaşırlar çıkar parayı denkleştirir, tekrar gider ancak yapan müteahhit kimse fiyatı artırır, onun da buna canı sıkılır almaktan vazgeçer.
“Oradan daireyi niye alacaktın baba?” diye sorduğumuzda babamın cevabı her zaman “Çete Bayramını seyretmeye oğlum” olmuştur.
Yıllar içerisinde bu hikaye hep; “Babam oturmak için değil de çete bayramını seyretmek için daire almaya gitmiş birisidir” diye hafızamda yer etmiştir.
Yani Çete Bayramı böyle kıymetli bir şeydi.
Şimdi bu hikaye, “bu sene ki Çete Bayramının ruhsuzluğu”nu görünce daha da bir anlam kazandı.
İlk kez bir spor salonuna hapsedilmesi de 100. yıl kutlamalarıyla beraber “başka bir hedefe doğru mu gidiyoruz?” sorusunu akla getiriyor.
Yapılacak iş bundan sonra ‘kendini kurtaran şehrin’ bayramını yine aynı şehrin çocuklarının kimseden bir himmet beklemeden kendi kendine kutlaması olacaktır.
Muhtaç olduğu kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur.