YA DA şöyle; “Dulkadiroğlu Belediyesi’ni Başkan mı yönetiyor, başkan yardımcısı mı?"
Şeklinde spekülatif bir haber okudum sosyal medya mecralarında da…
Demokrasilerde, bir oy fazla alan seçimi kazandığı için, kazanamayanların alayı genelde muhalif kalır.
İkiden fazla yarışanı olan yarışlarda, birinci’nin % 50’den fazla destek veya oy alması istisnalar dışında, matematiğe ve insan fıtratına aykırıdır.
Kaybeden taraf çoğunlukta olacağı için, İSTEMEZÜKÇÜLER de genelde orada kalıyor.
Bazen de, pijamalı Aydın Doğan usulü, "Kuvvet bende, benim tam beş tane takipçim var. Ya benim gönlümü ho$ tutarsınız, ya da üstünüze .şerim" der gibi tehditkar ve menfaat odaklı davranış biçimleri ademoğlunda şekillenebiliyor.
Sebebi her ne olursa olsun, "istemezük" psikolojisindeki, sorunun cevabına gelelim.
HERKES PAYINA DÜŞENİ ALIR
BAŞKAN Yardımcı Fatih Yıldız, Bertizspor'da uzun yıllar başkanlık yaptığı ve eş zamanlı Bertiz Vakfı’nda da yöneticilik yaptığı için yakından tanıdığım, eylemlerinin pek çoğuna şahit olduğum, dinamik bir insan.
İnsan ilişkilerimiz, dünya görüşümüz inanılmaz derecede örtüşüyor.
Çok basit bir örnek verecek olursam; İmam Hatip kökenli olmasına rağmen, liberal / seküler bir dünya görüşü var.
Dünyayı, işi gereği gezip görmüş olduğundan dolayı mıdır bilmem, mutlak bir muhafazakarlık yerine, dünya problemlerine, bilimin ve realitenin verileriyle yaklaşan, her türlü insan ve ekol ile ortak bir hukuk üretip, ortak refahı hedefleyen, paylaşımcı bir fıtratı var.
Paylaşımcı derken, tıbbın "liyakat" dediği kadar bir paylaşım. Herkese, hakkını ve hukukunu, payına düşeni verecek tarzdan.
Öyle, “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul" zihniyetini sevmez.
HANİ BENİM DOKUZ PULUM?
BELKİ başlıktaki sorunun cevabı da, bu kavgada gizlidir. "Hani benim dokuz pulum?" mantıklı işgüzarların işine, gücü yettiğince rıza göstermez.
Toplumun zihnindeki sosyal pozisyonumdan dolayı "yakın dostum" diyemem. Benlik bir sakıncası yok. Benim için bir “abi” kadar yakın.
Kardeşim Burhan'a nasıl ulaşabiyorsam, istişare edebiliyorsam öyle mütevazi bir insan.
Maddi ve manevi olarak, şahsı adına bir yerlerde bir makam sahibi olmaya ihtiyacı yok.
İçinden gelerek "sosyal sorumluluk" adına yapıyor yaptığı işleri.
YA BİR GÜN DERSE Kİ…
KORKUYORUM!
Birgün;
"Ben yoruldum hayat. Bu işleri başkası yapsın. Ben Allah’ın emaneti iki kızıma ve eşime vaktimin tamamını tahsis edeceğim. Dost,akraba ve arkadaşlarımla stressiz bir hayat yaşayacağım…”
Derse der.
Böyle bir durumda Kahramanmaraş kaybeder.
Adını bile bilmediğimiz, meclis ekranlarında göremediğimiz, Maraş sahasında dikili taşı olmayan vekiller, hayretmeyen başkanlar, yöneticilere kalır meydan.
Kendi kalitemizden ve kentimizden kaybederiz.
MEHMET AKPINAR BAŞKAN
ZATEN bu şehrin (belki de ülkenin) temel problemlerinden biri de yetişmiş adam kıtlığı. Doğru adamın kıymetini bilmezsek, "meydan deliye kaldı” deyimini sermaye yaparız.
Mehmet Akpınar Başkanımızı, Başkan vesileyle tanıyıp, öğrendim.
Gördüğüm, konuştuğum, okuduğum, bildiğim kadarıyla, muhafazakar ve doğru muhafazakar bir insan. Essahdan kılı kırk yaran, dini hassasiyetleri ve ölçüleri hayatına rehber edinmiş entelektüel, vizyonu geniş bir insan.
Buna örnek olarak ya da delil olarak, seçildiği günün sabahında parti rozetini çıkarıp, “oy veren vermeyen herkese adil bir hizmet sunacağız” deyip, hizipçiliği veya partizanlığı mührünün dışında bırakmasını gösterebilirim.
"Rüşveti alan da, verende" şeklinde, artık toplumsal olarak cevaz verdiğimiz, kanıksadığımız bir çarka, çomak sokacağı iradesini deklare etmesi de, iddialı bir meydan okuma.
Yakından tanıyanlar bilir, sözde mi özde mi olduğunu.
Hatta bazen Mehmet hocamdan çekinmiyorum desem yalan olur. "Acaba fazla mı radikal" sorusunu, düşünmüyorum desem yalan olur.
Mehmet Akpınar, seçmenden oy isterken, belediye meclis üyesi adayı olarak, başkan kontenjanında, akrabası Fatih Yıldız’ı aday göstermişti.
Yıldız'ın tecrübelerinden istifade edeceği bu listeden belliydi.
Halk bilmediği bir sürprizle karşılaşmadı.
LAMBADAN CİN FALAN ÇIKMADI
BAŞKAN Mehmet Akpınar'ı nasıl halk seçtiyse, aynı miktar halk Fatih Yıldız'ı da seçti.
Lambadan cin falan çıkmadı. “Nasıl olsa Dulkadiroğlu çantada keklik" diyenler, sürprizi görünce listeye baktı.
Bakmayanlar da bilgiden bihaber, haber yaptı.
Şimdi, “Başkan kim?” sorusunun cevabı yok.
Mehmet Akpınar başkan, Fatih Yıldız'da başkan yardımcılarından biri.
Kırk değil, kırkbin haber yapsa İSTEMEZÜKÇÜLER,
Bırak surda gedik açmayı,
Kaleyi süpürüp parlatacakları için, kendilerini "haberci" sanırken "kalenin çöpçüsü" olarak bulacaklar.
“Musluğumuz kesildi, avantamız kısıldı" diye feryat edenler, en az dört yıl daha bekleyecekler.
"Demedi deme İbrahim" repliğiyle bitirelim.
Türkü yok.
Düzenli türkü bekleyenler, genel yayın yönetmenimiz Yener beyi düzenli okuyacak.