Yazıma şöyle başlayayım ki, meydanı boş bulduklarını sananlar gerçeği görsün...

"Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna bir kez daha Mustafa Poyraz oturacak..."

Ben bunu bilir, bunu söylerim...

Çünkü ben Ahmet'i de gördüm, Mehmet'i de, Nevzat'ı da...

Eken, her daim biçer...

Kaçınılmaz bir kuraldır bu... Böyle gelmiş, böyle gider...

"Değişmelisin" denilen kişi, değişmesi gerektiğini görmüş, bu uğurda yoğun çabalar göstermiş ise, o zaman o kişi "adam gibi adam" olma yolunda olumlu adımlar atacak demektir...

Mustafa Poyraz'ı hepimiz yazdık, vurduk, eleştirdik... Çok zaman eleştirilerimizin dozu kaçmış olsa da, küsmedi, eleştirilerden dersler çıkardı, çalıştı, koşuşturdu, ter akıttı, akıtmış olduğu terin mükafatını aldı...

O mükafat, bizleriz...

Yani biz gazetecileriz.

***

Kimse kimsenin kara kaşına, kara gözüne değildir... Burnundan kıl aldırmaz tavırlarınızı, tam tersi bir yöne çekmişseniz, herkes yanınızda olur, destekler...

Çünkü aynı penceredesiniz, çünkü aynı yöne bakıyorsunuz, çünkü aynı şeyleri görüyor, çünkü aynı şeyleri düşünüyor ve çünkü aynı şeyleri seslendiriyorsunuz, çünkü ortak paydanız Kahramanmaraş,

Beyniniz aynı,

Tezleriniz aynı,

Titizlikleriniz aynı,

Zikriniz aynı,

Fikriniz aynı.

***

"Mustafa Poyraz konusunda neden U dönüşü yaptın Canbolat?" Sorusunu sorabilirsiniz...

Haklısınız...

Fakat benim ve benim gibi düşünenlerin de haklı olduğu kesin...

Gazetecilik, "Ha babam vur... Yerde kalsın, bir daha da kalkmasın" anlayışı değildir... Gazetecilik, yapılan eleştirilerden kendine gereken dersleri çıkaranlara hakkını teslim etme erdemini göstermektir... Gazetecilik, yalpalamamaktır... Gazetecilik, "adam gibi" algılamak, "adam gibi" yazmaktır.

***

Bu anlayışla diyorum ki, "Ortak payda Kahramanmaraş ve Kahramanmaraşlılar ise, kenarlarda kıyılarda değil, tam orta yerde buluşmak, konsensüs sağlamak, sağlamamızı sağlam yapmak, Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmesini bilmek ve başarmak zorundayız..."

Mustafa Poyraz gösterdiği değişimlerle gönüller kazanıyor...

Kazandıklarını kent'i ve kentlileriyle birlikte harcıyor...

Bakmak için değil, görmek için bakanlar ne demeye çalıştığımı çok iyi anlar.