BİRAZ ulufe, biraz hurafe ya da, "Nerde sevdiklerim, hani sevenler"

Kasımın ikinci yarısını yaşıyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, önümüzdeki yılın “asgari ücret görüşmeleri” başladı başlayacak.

AB müzakereleri bu kadar çetin geçmiyor sanırım.

Kasım-aralık boyunca toplan babam toplan, sonra dağıl.

Nihai kararı kimin verdiği belli. Sanırım asgari ücreti tespit edenlerin içinde tek bir asgari ücretli yok.

İşe gidip, “iş yapmış gibi” görünüp maaşlarını hak ettiklerini ispat için toplandıkları kanısındayım bir yurttaş olarak.

Asgari ücretli dahil hiç kimse, kayda değer bir zam olacağından ümitli değil.

EN yakın seçime 2-3 yıl var diye iktidar rahat.

Bu, temmuz döneminde Mehmet Şimşek'in azarlar bir tavırda, “Asgari ücretliye vereceğimizi verdik, daha ne zammı” tarzı açıklamasından kendini gösterdi.

Memur ya örgütlü ya sahipli olmasından nefesi biraz rahat.

Bana kalırsa, Ak Parti’nin genel stratejisi: “İmam, eğitimci benzeri kamu meslek gruplarında günün ve geleceğin algısını oluşturan, kamuoyu yaratma yeteneği olan 1'e elli, 1’e yüz tesiri olan insanların gönlünü hoş (₺) tutmaya çalışıyor.”

Ulufe dediğim olayın küçük kısmı bu.

KIRK CEPHEDE BERABER DEĞİLMİYDİK?

HURAFEYE gelince;

Sanırım tuttu.

Ulufesini alan garibanlar, toplumun en alt gelir düzeyindeki emekli ve asgari ücretliyi hurafelere inandırmış olacak ki, her iki kesimden de tık ses duymuyorum.

Herkes kaderine razı.

Kaç platformda gördüm;

"Asgari ücret ne olur?" diye soruyorlar, kimi % 20 kimi % 30 diyor.

"Resmi enflasyon % 44, üstüne biraz da refah payı ile gerçek enflasyon kadar bir zam olması gerekmez mi?" diyorum;

Kimi emekçi arkadaşım, “delimisin" diyor, kimi onu da demiyor.

İsrafın kangren olduğunu kanıksamış artık büyük bir gariban kitle.

20 milyonluk A8 savaşları tepede yaşanırken, 20 bin liralık aylık bir ücreti kendine çok gören arkadaşlarım var.

Bu ülkenin her türlü imkanlarına, dedelerimiz kırk cephede beraber şehit oldukları için 85 milyonun hissedar olduğumuzu unutmuşlar!

HURAFELERİN BAŞI BELKİ DE LOZANDI!

"2023’te lozan kalkacak" diye bir umut vardı.

Hurafelerin başıydı belki de.

Demek ki "kalkmak" kavramını yanlış yorumlamışız.

Garibanlar fabrikada, sanayide kendi aralarında konuşurken çok güzel ifade ediyorlar da, söylemeleri gereken asıl yerde, sandıkta neden demiyorlar acaba?

"Arkadaş bu Lozan hep bize mi kalkacak, size sıra gelmeyecek mi?"