ÜLKECE sakin yaşamanın ne olduğunu unutmuş bir haldeyiz.

Gündemimizde hep bir kargaşa, hep bir trajedi mevcut.

Sıradan bir ülkede haftalarca konuşulacak bir olay, bizim ülkemizde sadece 1 gün konuşulup sırasını yeni bir hararetli tartışmaya bırakıyor.

Mesela Norveç’te tutuklu bulunan, terör örgütü destekçisi bir Amerikan ajanının, gizli tanıkların ifadelerini değiştirmek sureti ile serbest kalması ve hazır olan bir Amerikan özel uçağı ile yola çıkması muhtemelen 1 yıl konuşulurdu.

VARDIR BİZİM İDARECİLERİN BİR BİLDİĞİ

HATTA yaşanan serbest bırakma olayının akabinde, ABD başkanının “yoğun çalışmalarımız sonucunda Brunson’u kurtardık!” açıklaması sebebiyle bu tartışmalar çok daha uzun sürebilirdi.

Lakin hemen akıllara söz konusu ülkenin Türkiye olduğu gelince “Aman ne olacak, vardır bizim idarecilerin bir bildiği” diyen ciddi bir nüfus olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Bana sorarsanız Dünya’nın en güçlü ülkelerinden birisi olma azmi ve inancı olan ve 5000 yıllık devlet geleneği bulunan bir ülke için en hafif tabiriyle utanç verici bir son yaşanmıştır.

Üstelik Türkiye’de zaten tartışılan hukuk sisteminin bağımsızlığı konusunu da sonsuza kadar kapatmış ve sistemin “bir şeylere” bağımlı olduğunu ispat etmiştir.

Tüm bu yaşananların ardından, Türkiye’de en iyi öğrenilen bilim dalı olan Siyaset Bilimi hemen yeni bir konu bulmuş ve İŞ Bankasındaki Atatürk hisselerini kamuoyunun kucağına bırakmıştır.

Öyle ki zaten hukuk sisteminin çürüdüğü bir ülke olan Türkiye’de, Atatürk’ün noter onaylı miras kararının da Anayasa Mahkemesi desteği ile çok kısa sırada çözülebileceği Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmiştir.

Güçlü ekonominin temeli 4 ana taşıyıcı direk üzerine kurulmalıdır. Bu 4 ana taşıyıcı direği sayacak olursak;

· Kaliteli ve planlı bir eğitim sistemi,

· Çağdaş, bağımsız ve demokratik bir hukuk sistemi,

· Adil ve paylaşım ekonomisine dayalı vergi sistemi,

· Son olarak da çok sesliliği destekleyen bir siyaset iklimi,

Olarak sıralanabilir.

Yatırımcı bir ülkeye yatırım yaparken, maliyet unsurlarının hemen akabinde (ki bazı firmalar önce bu yukarıdaki saydığım maddelere bakar) bu konuları inceleyerek yatırımını yapar.

MESELE CHP MİDİR? YOKSA ATATÜRK MÜ?

RAHİP Brunson meselesi ile zaten sıkıntılı olan hukuki görüntümüz iyice rezil olmuşken, İŞ bankasındaki Atatürk hisselerine el koyma hamlesi Türk Hukuk sisteminin fişini çekecektir.

Zaten hali hazırda düzeltmemiz gereken birçok ekonomik sıkıntımız mevcut iken, bir de bu hisseleri ne amaçlı kullanıldığı bilinmeyen Kredi Garanti Fonuna aktarmaya çalışmak sadece gündem değiştirme çabasının bir örneği olarak görülmektedir.

Sinir uçları mevcut ekonomik koşullar sebebiyle oldukça zedelenmiş olan vatandaşlar ise en hassas konularından birisi olan “Atatürk’ün mirası” kavramına yapılacak müdahale ile iyice gerilmektedir.

Günden güne iyi eğitimli genç nesillerini beyin göçü ile kaybeden Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük sorunlarından birisi İş Bankasındaki Atatürk hisseleri olmamalıdır. Aksine, gelecekte eğitimli ve aydın nesiller yetiştiremeyecek olan mevcut “Eğitim Sistemimiz” gündem maddesi olmalıdır.

Ya da maaşlı kesimin vergilerle ezildiği, zenginlerin mevcut faiz ve döviz hareketleri ile daha da zenginleştiği Türkiye’nin gelir adaletsizliği başlığı daha ne zaman gündem olacaktır?

Sorular, çıkarımlar uzayıp gider ama tüm bunların dışında benim aklıma ilk gelen soru ise şudur.

Sahi mesele CHP midir? Yoksa Atatürk mü?

Sağlıcakla Kalın