Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, son 15 yılın en yüksek enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından şöyle bir açıklama yaptı; “En kötü ayı geride bıraktık, haftaya enflasyonla mücadele çerçevesini açıklayacağız”
Gelin beraber en kötü ayı geride bırakıp bırakmadığımızı bazı verilerle tartışalım.
2018 Eylül itibariyle ÜFE %46.15’e Tüfe ise %24.52’ye yükselmiş oldu. Mevcut durumda döviz fiyatlarının sabit kaldığını bile düşünsek, son faiz artışının henüz fiyatlara yansımadığını düşünebiliriz. Kobilerin, yani bizim tabirimizle esnafın, daralan iç piyasa ve alacaklarını alamaması sebebiyle son çare olarak başvuracağı kredilerin faiz oranları, hala artmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu faiz artışı, ne yazık ki ürettiği ürünün maliyetini de artırmaya devam edecektir. Bunun yanı sıra 1 Ekim itibariyle yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarının da Eylül enflasyonuna yansımadığı, yılbaşı itibariyle çalışan ücretlerinin de artacağını var sayarsak, üreticinin döviz hariç maliyetini artıracak kalemlerin henüz bitmediğini görebiliriz.
Tüm bu çıkarımlarla önümüzdeki 4-5 ay ÜFE üzerinde çok ciddi artışlar olmasa dahi, bir düşüş trendinin olacağını varsaymak çok mümkün görünmüyor.
ÜFE’NİN AZALMADIĞI BİR DÜNYA’DA TÜFE’NİN ARTMAMASINI BEKLEMEK
ÜFE’nin azalmadığı bir Dünya’da TÜFE’nin artmamasını ve aksine azalmasını beklemek ise gerçekçilikten son derece uzak bir ümit olmaktan öteye geçmiyor.
Üretici bugün ya da yarın bu maliyet artışını fiyatlarına yansıtmak zorunda kalacak. Bununla beraber üreticinin yapmış olduğu zamlara müdahale edilmeye çalışılsa dahi üreticinin zam yapmamak gibi bir seçeneği bulunmamaktadır. Aksi durumda küçük-orta ölçekli firmaların ve aile şirketlerinin arka arkaya iflas haberlerini duymaya ne yazık ki devam edeceğiz.
Yukarıda sizlerle paylaştığım senaryodan yola çıkarak enflasyonun henüz düşme trendine girmeyeceğini, dolayısıyla en kötü zamanın en azından enflasyon için geride kalmadığını görebiliriz.
Bir de istihdam ve sanayi üretimine bakalım;
İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Performansı (PMI) üst üste ikinci ayda da negatif seyretmiştir. Bu ne demek derseniz? Türkiye’de iç talebin azalması sebebiyle siparişlerin ve üretilen ürünün azalması demektir. Yani üretici her geçen gün kapasitesinin altında hammadde satın almaya, daha az üretmeye ve daha az satmaya başlamış demektir.
Tabi ki burada tüketicinin tüketmeme tercihinin sonucunu görüyoruz.
Faiz artışı ve döviz fiyatının etkisiyle tüketiciler, tüketme konusunda çekingenliklerini her geçen ay biraz daha artırıyor.
6 AYLIK PERİYOTTA İMALAT KAPASİTEMİZ AZALACAK
Üretim ve talebin yavaşlaması, kredi maliyetlerinin ve ham madde fiyatlarının artması, bunun üzerine bir de Ocak itibariyle gelecek olan çalışan zamları ile birlikte üretici, mecburen işçi çıkartmaya dolayısıyla işsizliğe olumsuz yönde etki etmeye başlayacaktır.
Buradan çıkartmamız gereken sonuç ise, ne yazık ki üretime yansıyan durağanlaşma henüz daha çok yeni, dolayısıyla önümüzdeki 6 aylık periyotta imalat kapasitemiz azalacak, işsizlik rakamlarımız ise daha kötü boyutlara ulaşacaktır.
Yukarıda anlattığım ekonomik koşulların dışında bir de vatandaşın yaşadığı durum var.
Ekonominin düzelmeye başlaması için önce vatandaşın buna inanması gerekmektedir.
Tüketici Güven endeksine baktığımızda son üç ayda endeksin çok sert şekilde azaldığını görebiliriz. Bu mevcut ekonomik koşullara vatandaşın güveninin git gide azaldığının en net göstergesidir.
Nasıl azalmasın ki?
Domatesin pazarda 6 TL olduğu, elektrik faturalarının yükseldiği, kömür ve doğalgaz fiyatlarının geçen seneye göre %30’dan fazla arttığı, gıda ve eğitim harcamalarının düşük gelirli grubu iyice yorduğu ve Ocak ayı itibariyle de ücret artışlarının çoğu çalışan için enflasyonun altında kalacağı bir durumda tüketicinin yarınları için umutları, aslında kötü günlerin bitip bitmediğinin en büyük göstergesidir.
Tüm bu ekonomik şartların altında sizin önümüzdeki ay için, içinde bulunduğunuz psikoloji, kötü günlerin geride kalıp kalmadığının en basit göstergesidir.
Dolayısıyla ben size sormak istiyorum.
Daha kötü günler mi başlıyor? Yoksa daha iyi günler mi?
Cevaplarınızı duyuyor gibiyim…