KOSKOCA Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde yürütülen "Kahramanmaraş'ın Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 100. Yılı Etkinlikleri"nde adı geçen "Düşman" kimdi?
Maraş'ın o düşmanla hâlihazırda ilişkileri ne durumdadır?
Düşmanın markalarına rağbetimiz nedir, bu markalar hangi logolarla "Kahraman" Maraş'ın kahraman evlatlarının şevkli elleriyle caddelerde devriye atmaktadır?
Şıh Camii'nin minaresinde hâlâ saplı duran top mermisi bize ne anlatmaktadır?
Dün Sütçü İmam'ın altıpatlarla yere indirdiği düşmanın endüstrisini, bugün hangi tercihlerimizle destekleyip, düşmanın kendi ülkesindeki refah seviyesini yükseltmeye yardımcı olmaktayız?
Acaba bu Kahraman şehrin, kahraman evlatları sözkonusu 100. Yıl kutlamaları münasebetiyle bu minvalde bir etkinlik düzenlemeyi gereksiz mi gördü!"
Bu yazdıklarım biraz rahatsız edici sorulardır.
Oysa bizim rahatımızı kaçırmaya değil, yüksek derecede konfora gömülüp hamâset cilalamaya ihtiyacımız var.
Davul, zurna, şalvar, cepken, poşi…
Böyle olur kahramanlık işi…
Bize "duymak istediğimizi" söyleyen olmazsa onu da biz oturur kendi kendimize söyleriz.
Bu daha eğlenceli..
Hem bizim ne işimiz var "şiâr"la, "şuur"la, "şiir"le..
Pardon şiire o kadar da sırtımızı dönmeyiz biz.
"Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzâr olmaz" dedik mi iş biter.
Sahi düşman kimdi?
Gülzâr olmak nasıl bir şeydi!..
TEBDİLİ KIYAFETLE ÇÖKER!
İSTANBUL'DA ulaşıma yapılan zam, çok geçmez gündemimize tebdili kıyafetle çöker kanaatindeyim.
Ne oranı makul ne de İmamoğlu'nun seçim söylemleri ile tevil edilebilir bir tarafı var.
Bir başka ihtimal:
Yükselen tepkilere göre bir miktarı geri alınır ki bu da ayrı bir "?!".