Efendim, hadisenin hemen ertesinde müstakil bir yazı ile ve sonraki zamanlarda gerek buradaki yazılarımda gerek sosyal medyada fikirlerimi ve uyarılarımı değişik yönlerden ortaya koymaya çalışmıştım.
Bu yazımda, mâlum ve meş’ûm 15 Temmuz darbe/işgal/diz çöktürme girişiminin akîm bırakılması ile ilgili olarak, bu badirenin zihinlere nakşedilmesine katkısı olur ümidiyle nâçizâne kaleme aldığım şiiri paylaşmak istiyorum.
15 Temmuz (Millet) Destânı adlı bu manzûme vukûbulduğu tarihi (15 Temmuz – 15/7) simgelemesi maksadıyla 7’şer mısralı 15 bendden oluşmaktadır.
Bu ve benzerlerinin bir daha yaşanmaması duâsıyla takdirlerinize sunarım:
15 Temmuz (Millet) Destânı
Tâlihin rüzgarı tatsız cereyân etti o gün
Herkesin tıynetini iyce ‘ayân etti o gün
Safını her kişi hâliyle beyân etti o gün
Zâlimin bendesi bilcümle ziyân etti o gün
Utanır lafz-ı hıyânet, ne hıyânetti o gün
Ya ateş fırtınası, yâ ki kıyâmetti o gün
Ehl-i îmân yönelip Hakk’a, kıyâm etti o gün
Temmuz onbeşte o mâkûs gece, katran karası
Nice kan kustu hem İstanbul’u hem Ankara’sı
Kuduz itler gibi saldırdı, kefenler sarası
Bir bölük rütbeli, kutsal ocağın yüz karası
Bir Dolar râyici, tahsisli ödenmiş parası
Ölümün borsası gong çaldı, kıyâmetti o gün
Pey sürüp cânları, bir ülke kıyâm etti o gün
Oyy ki; bugünlere dünden kılıf uydurmuşlar
Yuh ki; hâinliğe dinden kılıf uydurmuşlar
Vah ki; vampirlere bu milleti soydurmuşlar
Vay ki; İblîs’e melek kostümü giydirmişler
Say ki; vaftiz suyunu Zemzem’e saydırmışlar
Hırlı hırsız sökün etmişti, kıyâmetti o gün
Sırlı sırsız, akın etmişti kıyâm etti o gün
Uzadıkça gece, İblîs gidişâtı seziyor
Kalbi göğsünde lağım ki, suyu gözden sızıyor
Bin nifâk yerde ve göklerde ölüm kol geziyor
Bin şükür mekr-i İlâhî ne tuzaklar bozuyor
Oku târih, oku!; Türk Milleti destân yazıyor
Yer ve gök sanki dürülmüştü, kıyâmetti o gün
Merd olan sıdka sarılmıştı, kıyâm etti o gün
Sanma küffâr çanağından su içen âlim olur
Âlim azmış ise Şeddad’dan eşedd zâlim olur
Fakat âlemde ne mümkün ki zulüm dâim olur
Bulanık su durulur, sulh u sükûn kâim olur
Kim Hulûsiyle sabır kılsa sonu sâlim olur
Sap-saman tüttü, tutuşmuştu, kıyâmetti o gün
Millet Orduyla barışmıştı, kıyâm etti o gün
Ne bilir Şeytan’a hâdim olan; ihdâ ne imiş
Öğretin bilmeyene; millete sevdâ ne imiş
Hürriyetsiz bugünüm zül bana, ferdâ ne imiş
Geceden nûr çıkaran sırr-ı hüveydâ ne imiş
Anlasın turfa müneccim; şeb-i yeldâ ne imiş
Bitmeyen, korkulu bir düştü, kıyâmetti o gün
Sînede mangala kor düştü, kıyâm etti o gün
Yaşananlar nice taş kalpleri kân ağlatıyor
Her sönen can ki, bekâ ufkunu aydınlatıyor
Bir adam, altına tankın iki kerre yatıyor
Biri, tayyâreye damdan leviye fırlatıyor
Her yiğit şevk ile cân vermek için cân atıyor
Başına bomba, ölüm yağdı, kıyâmetti o gün
Başını tanka takoz yaptı, kıyâm etti o gün
Yüce Türk Milleti! Târihte neler gördü gözün
Feleğin kalburunu, mihnet eler gördü gözün
Devenin postuna girmiş pireler gördü gözün
O gece fâreyi kurt, kurdu meler gördü gözün
O gece, görmediğin bâdireler gördü gözün
Ülke baştanbaşa mahşerdi, kıyâmetti o gün
Yediden yetmişe her ferdi, kıyâm etti o gün
Âşikâr oldu o demler ki, ihânet demidir
Târihin görmediği çapta şekâvet demidir
Cân teyakkuzda gerek, sanma rehâvet demidir
Ninemin Feth ile Kur’ân’ı tilâvet demidir
Yiğidim, tâzele abdesti şehâdet demidir
Bin belâ gökte kanatlandı, kıyâmetti o gün
Baş koyan secdeye, tekbîrle kıyâm etti o gün
Bumeranglar gibi tepdirdi Varank’lar bu şeri
Hepsi er oğlu Er_ol’du, ebeden hepsi diri
Hepsinin ismine nakşoldu yiğitlik zamiri
Tam otuz kurşuna rağmen, bitirirken emiri
Mermiler târihe perçinledi Hâlisdemir’i
Sivil, asker, polise ayn-ı kıyâmetti o gün
Yek-vücûd oldu bütün ülke, kıyâm etti o gün
Sarılır sımsıkı bu Kavm-i Necîb, devletine
Bak minâre bile tahsîn ediyor savletine
Her salâ aşk ile rûh üfledi Türk Milleti’ne
Ki; vatan düşmeye müstemlekelik zilletine
Kerbelâ’nın neredeyse bürünüp hâletine
Aktı kân sel gibi, kızılca kıyâmetti o gün
Kimi merdâne, kimi kulca kıyâm etti o gün
Âh; demokrâsi havârîsi Batı sus-pustu
Milletim bu zehiri kusmak için kan kustu
Kimi hâin, kimi kalleş, kimisi câsustu
Yâri sırtlanlara yâr etmesi, bir kâbustu
“Yâr” o gün din idi, bayrak idi, hem nâmustu
Kimi tâbût, kimi koltukta; kıyâmetti o gün
Âşıkân, kellesi koltukta kıyâm etti o gün
Bize bizden geliyor tüm bu belâlar Yârab
Zâlimin gözyaşı hep maske cilâlar Yârab
Çilemiz bitse kabûl olsa duâlar Yârab;
Ver bütün gizli açık derde devâlar Yârab
Rûha dolsun şu ezânlar, bu salâlar Yârab
Pusulâ yalpalayıp durdu, kıyâmetti o gün
İhtiyârın beli doğruldu, kıyâm etti o gün
Olmaz olmaz deme, her derdine dermân bulunur
Çekme gam, lokma zehîr olsa da Lokmân bulunur
Bir avuç bağrıyanık sînede îmân bulunur
Kâmil îmân ile imkânsıza imkân bulunur
Devri geçmişse de, mûr varsa Süleymân bulunur
Toz duman, göz gözü görmezdi, kıyâmetti o gün
Mûr devleşti, fili ezdi, kıyâm etti o gün
Ey Hilâl! Dosta kucak, düşmana mızrâksın sen
Ey şehîd! Va’d-i İlâhî’ye ne müştâksın sen
Ey Vatan! Meşhed-i cism-i şühedâ hâksın sen
Ey türâb! Kân-ı şehîdân ile pür-pâksın sen
Yâ Hafîz! Âteşi gül kıldın o Hallâk’sın sen
Yandı tâ fecre kadar, nâr-ı kıyâmetti o gün
Gördü binlerce Halîl nârı, kıyâm etti o gün
“Usri yüsran”la gelen müjde selâmetti o gün
Müslimîn O’na salât etti, selâm etti o gün